Yıllarca Europa Universalis oyunları ile 5 kıtada sayısız ülkenin kontrolünü alıp nice savaşlar kazandık, ordularımız uçsuz bucaksız toprakları fethetti… Kimi zaman kurnaz bir diplomat olup kan dökmeden imparatorlukları kendimize bağladık, kimi zaman acımasız bir komutan olup düşmanlarımıza korku saçtık… Gemilerimiz denizlere hakim oldu, Yeni Dünya’yı evcilleştirdik. Peki biz bunları yaparken Europa Universalis serisi nasıl bir değişim geçirdi? Gelin hep beraber Europa Universalis serisinin dününe ve bugününe bakalım.
Europa Universalis
Dört yıllık bir geliştirmenin ardından Paradox Development Studios’un ilk oyunu olan Europa Universalis raflardaki yerini aldığında tarihler 20 Şubat 2001’i gösteriyordu.Yapımcılar oyunu hazırlarken Philippe Thibaut tarafından tasarlanan “Europa Universalis” adlı masaüstü oyundan oldukça fazla esinlenmişler. Oyunun Proje Şefi Johan Andersson oyunun yapımına nasıl başladıklarını şöyle anlatıyor : “Europa Universalis -masaüstü oyunu- oldukça ilginç fikirlere sahip olsa da oynaması çok zordu, kısaca oynanamaz durumdaydı. Bir oyun 100 saat sürüyordu ve oynamak için altı oyuncu gerekliydi. Biz de düşünmeye başladık; bu tarzda bir video oyunu olsaydı nasıl olurdu? Böylece Europa Universalis’in video oyununu yapmaya başladık.”Oyunun çıktığı günlerde birçok imparatorluk yönetme oyunu bulunmasına rağmen, hiçbiri Europa Universalis kadar tarihsel detaylı ve kapsamlı değildi.
Dönemin Civilization II ve Imperialism II gibi popüler strateji oyunlarına yer yer benzerlik gösterse de o oyunların aksine oyun gerçek zamanlı olarak ilerlemekte.Oyunun keşfedebileceğiniz ve fetih edebileceğiniz 700’den fazla bölgesi ve bu bölgeler üzerinde yer alan küçük-büyük 60 kadar devleti oyunu daha bir özel kılıyor. Ancak bu özel oyunun, büyülüklüğüne ve bazen hantallaşan yapısına alıştıktan sonra, oyunun detaylı mekaniklerinin eşsiz bir derinlik yarattığını siz de görebilirsiniz. Europa Universalis Avrupa için dönüm noktası olan bir tarihte başlıyor. Birliğini yeni sağlamış büyük Avrupa ülkeleri, pozitif bilimlere merak sarmış varlıklı İtalyan şehir devletleri ve ilk denizaşırı kolonilerin kurulduğu bir dönemde, 1492’de başlamakta.
Oyundaki ana amacınız seçtiğiniz imparatorluğu olabildiğince genişletebilmek. Ve bunun için birçok yolunuz bulunmakta. Savaş, diplomasi veya ticaret… Fakat mutlak bir zafer istiyorsanız, bu yollar arasında bir denge oluşturmalısınız. Oyunda Amerikan Bağımsızlık Savaşı veya 30 yıl savaşları gibi büyük devletlerin dahil olduğu 11 senaryo bulunmakta. Oyundaki devletler, tarihe uygun olarak, dengeli değiller, bazı ülkeler oyunun başında diğer ülkelerden çok daha güçlüler. Fakat çok sayıda devlet birbiri ile mücadele ettiği için hiçbir ülke hemen tüm dünyayı ele geçirecek güce sahip değil. Ticaret ve teknoloji oyunda önemli yere sahip olsa da, dünyayı hükmetmek istiyorsanız, yolunuz bir elmanın iki yarısı olan savaş ve diplomasiden geçmekte.Oyunda birçok bağımsız devlet olduğundan, çok sayıda müttefiklik düzinelerce ülkeden oluşan bir müttefiklik ağına dönüşebilmekte. Savaş zamanında oyun biraz daha karmaşık olabiliyor.
Siz sadece bir ülkeye savaş ilan etmek isteniz de bu ülkenin müttefiklerinin müttefikleri de savaşa katılması sonucu tüm dünyayı kaosa sürekleyebilir.Oyunda savaş ve diplomasi ayrılamaz bir bütün. Zaferlerinizi sadece savaş alanında değil masada da kazanmanız gerek çünkü oyunda barış anlaşmaları imzalanana kadar ele geçirdiğiniz toprakları yönetemiyorsunuz. Büyük bir orduyu doğrudan karşı ülkenin topraklarına sokup bir çırpıda büyük bölgeler ele geçirebiliceğinizi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Savaşlarda masaüstü oyunun kökleri kendini gösteriyor. Europa Universalis’deki savaşlar istatistikler ile yapılıyor. Tabi moral, liderlik, teknoloji ve çok az da şans gibi faktörler ile ordularınız karşılarındaki daha fazla askere sahip olan orduları bile yenilgiye uğratabilir. Askeri araştırmalar ve üretimler basit iş. Oyunda sadece piyade, atlı ve topçu gibi basit birlikler bulunmakta. Fakat araştırma yaptıkça ordunuzun yavaşça mızrak kullanan birliklerden tüfek kullanan birliklere doğru kademeli bir değişim geçirdiğini görebilirsiniz.
Dönemin birçok “Grand Strategy” oyunun aksine Europa Universalis gerçek zamanlı sistemi kullanmakta. Tabi oyuna bir sonraki hamlenizi düşünebilmeniz için bir de durdurma tuşu veya biraz daha yavaş bir oynanış için yavaşlatma tuşu eklenmiş. Tabi barış zamanlarında oyunu hızlandırmanız 300 yıl süren bu yolculuğu daha katlanabilir kıldığını söylemek gerek. Arayüz de ülkenizi yönetmeyi kolaylaştırıyor. Mesela oyun birlikleriniz gidecekleri noktalara vardıklarında ekranda bildirim göstermekte. Tabi bu ve bunun gibi bildirimlerin ekranda gözüküp gözükmemesi veya sadece ekranın altındaki barda gözükmesi için ayarlayabilirsiniz. Böylece bu sistem sinir bozucu olmaktansa, isteyen oyunculara yardım etmekte.
Oyunda nispeten mikro-yönetimde gerekmekte. Barış zamanlarında imparatorluğunuz çok büyük bir olay olmadıkça çökmeyeceğinden, takvimden yapraklar bir bir koparken arkanıza yaslanıp büyük uğraşlar sonucu kurduğunuz imparatorluğu seyredebilirsiniz. Oyunda ticaret bileşeni de otomatik olarak işliyor. Tüccarlarınız ticaret noktalarında bulundukça belli miktarda altın hazinenize akmaya devam edecek. Ticaret oyunda önemli bir gelir kaynağı tabi eğer pazarda söz sahibi iseniz. Fakat bir kere tüccarınızı ticaret noktasına yerleştirdiğiniz de altının akışını izlemekten başka yapabileceğiniz pek bir şey yok. Pazardaki yeriniz otomatik olarak korunduğundan daha hayati işlere kafa yorabilirsiniz. İş genel ekonominize gelince, uğraşmanız gereken birçok farklı değişkenler var. “Birçok farklı değişken” gözünüzü korkutmasın. Bunlar ile her gün uğraşmanız gerekmiyor. Enflasyon ekonominizde dikkat etmeniz gerek bir diğer nokta. Zamanla yaptıklarınız ve onların etkileri enflasyonu artıracak, enflasyon da birim fiyatlarını.
Oyunun ilerleyen aşamaları olması gerekenden biraz daha karmaşıklaşabiliyor. Oyundaki “eğitim” modu oyundaki birçok basit mekaniği tanıtmak da başarılı olsa da, oyunu oynadıkça yeni şeyleri kavramaya başlıyorsunuz. Oyunun “Grand Campaign” senaryosu çok fazla vaktinizi istiyor sizden. Dediğim gibi oynadıkça oyunun mekanikleri daha iyi anlıyor, eskiden karmaşık gelen durumları anlamlandırmaya başlıyorsunuz ve bu durumlardan nasıl yararlanacağınızı düşünmeye başlıyorsunuz. Bir kere kendinizi oyunun akışına bıraktığınız anda, bu uzun oynanışı keyifli kılacak birçok etken bulunmakta. Örneğin “Grand Campaign” senaryosunda oynanabilir 8 devlet için, doğal olarak, ayrı ayrı stratejiler yapmanız gerekmekte. Tabi bu basit bir örnek. Oyunun tek kişilik senaryosunda bulunmayan denge çok oyunculu kısımda da kendini gösteriyor. Oynanabilir ülkeler arasında, haliyle, denge bulunmamakta.
8 kişiye kadar çok oyunculu deneyim sunan oyunun tek oyunculu modundan tek farkı gerçek oyunculara karşı oynamanız.
Oyunun mekanikleri çok oyunculu ortama pek uyduğu söylenemez. İlk önce oyuncular hangi ülkeleri seçeceğine kadar vermeli. Bu durum bazı münakaşalara sebebiyet verebilir. Ayrıca oyunun hızını ilk başta ayarlarınız gerekli. Bir çok oyunculu oyunu bir oturuşta bitirilmesi gerçekte zor, neyse ki oyunu kaydedip daha sonra devam edebilme şansına sunmuş bizlere yapımcılar. Oyunda eşleştirme bulunmuyor, yani bu oyuna sahip bir arkadaş çevreniz yoksa oyun bulmakta zorlanabilirsiniz biraz.
Oyunun görselleri ve sesleri etkileyici olmaktan uzak olsa da, dönemin şartları için idare ediyor. El çizimi olan harita sanatsal tasarımı ikinci plana atarak daha çok tarihsel sınırlara odaklanılarak çizilmiş. “256-renk” grafikleri döneme göre iyi olsa da etkisini çabucak yitirmekte. Oyunun sesleri ise grafiklerden daha rahatsız edici. Sadece diplomatik ve askeri olaylar için sesler bulunmakta. Ve tabi oyun boyunca arkada çalan klasik müzikler. İlk birkaç oyunda pek yardırgamasınız da belli bir noktada sonra oyuncuyu sıkabiliyor. Lakin bu müziklerin oyunun atmosferine olan katkısını göz ardı edemezsiniz.
Sonuç olarak oyun oldukça iyi eliştiriler aldı ve önemli bir başarı elde etti. Stratejik derinliği fazla olan böyle bir oyunun başarılı olması hem geliştiricilerini hem de oyun dünyasını şaşırtmıştı. Oyunun bu kadar başarılı olmasının ardından devam oyunlarının geleceği kaçınılmaz bir gerçekti.
Europa Universalis II
Tarihi asla değiştiremezsiniz, tabi yaşanan olaylara yeni pencereler açan bazı kaynaklar ve bulgular dışında. Europa Universalis II’de buna benzer bir şeyler yapmanıza imkan tanıyor fakat kağıt üzerinde değil de sanal alemde.
Oyundaki en büyük değişikliklerden biri Avrupalı olmayan veya daha küçük devletler ile oynamayı mümkün kılıyor olması. Ayrıca ilk oyundaki güç dengesini hatrı sayılır oranda koruyor hatta bir adım ileri götürüyor. Europa Universalis II her ne kadar seriye yenilikler getirmiş olsa da birinci oyunun devamı niteliğinde görülmedi.
İlk Europa Universalis gerçek tarihe odaklanması ve derinliği ile oldukça beğenilmişti ve hatırı sayılır bir başarı elde etmişti. 60 tane büyüklü küçüklü devlet 700 bölgeye bölünmüş büyük bir dünya haritası, savaşlar, diplomasi, ticaret ve rekabet…
Yeni oyun, hem yeni hem de eski oyuncuları kucaklayacak şekilde. Fakat yeni oyuncuları kucaklamak için derinliğinde bir şey kaybetmemiş, aksine daha genişlemiş oyun. Oyundaki ülke sayısı 100’ün üzerine çıkmış.
Bu devletlerin çoğu ‘devletçikler’ olsa da büyük devletler dışında oynanabilir ilginç seçenekler sunulmuş. Ayrıca keşfedebilecek ve fethedilebilecek 800’den fazla yeni bölge de oyuna eklenmiş, ve bölgeler kendine has özelliklere sahip. Bölgelere kültürler eklenmiş. Eğer kendi kültürünüz dışındaki kültürlere ait toprakları yönetiyorsanız biraz başınız ağrıyabilir. Europa Universalis I’de dinler önemli bir etkendi. Doğal olarak yeni oyunda da yerini koruyor din ögesi. Sadece bununla da yetinmiyor yapımcılar, Asya’daki işleri karıştıracak (Budizm, Konfüçyüsçülük, Hinduizm gibi) yeni dinler oyuna eklemişler. Ayrıca işleri biraz daha karıştıran din ve kültürel avantajlar/dezavantajlarda oyuna eklenen yeni şeylerden.
İlk oyunda küçük değişiklerin oynanışa etkisi oldukça büyüktü ve farklı durumlar farklı stratejiler gerektiriyordu. Birinci oyunda uyguladığınız stratejiler sizi dağın tepesine çıkartabilirken, ikinci oyunda sizi uçurumdan aşağıya sürükleyebilir. İlk oyundaki önceden yazılmış olaylar sadece 16.yy Avrupa’sındaki dini değişikler üzerineydi. Fakat ikinci oyuna politik entrikalar, anlaşmalar ve ideolojik değişikler gibi yeni ve değişik, her biri farklı sonuçlara sahip iki veya daha fazla yola sahip olan yeni tarihsel olaylar eklenmiş.
“Events” yani “olaylar” adı verilen bu sistem oyundaki tarihsel hazzı artırırken farklı ülkeleri yönetirken uyguladığınız taktikleri de etkiliyor. “Olaylar” sistemi oyundaki önemli sistemler biri çünkü politikalarınızı ayarlayabileceğiniz yeni sisteme doğrudan bağlı… Politikalarınızı oyun içinde 10 yılda bir belli bir miktar değiştirmeniz mümkün. Bunun sonucunda karşılaştığınız olaylar da değişiklik gösteriyor. Olaylar yer yer faydalı olsa da kimi zaman kötü sonuçlar doğurmaları muhtemel.
Ancak oyunda size en fazla hasarı veren olaylar ülkenizin istikrarını düşürenler oluyor. İkinci oyunda genişledikçe ülkenizdeki huzuru korumak çok daha zor hâle getirilmiş. İsyanlara artık daha fazla ilgi göstermeli, üstesinden nasıl geleceğiniz hakkında daha fazla kafa yormalısınız. Ülkenizdeki huzuru bütünüyle sağladığınız, fakat bu sefer yapay zeka tarafından yönetilen ülkeler başınızı ağrıtacak.
Oyunun başlangıç ve bitiş tarihi genişletilmiş. Oyun Ortaçağ’ın sonlarına doğru 1415’de başlıyor ve Napolyon dönemine yani 1815’e kadar devam ediyor. Oyundaki yedi senaryonun çoğu tarihin daha küçük noktalarına odaklanıyor ve sona daha yakın başlayarak daha kısa sürede tüketilebilir halde. Oyunun çok oyunculu modu tüm bunları içeriyor ayrıca yeni eklenmiş maç bulma sistemi ve daha önceki oyunda da bulunan çok oyunculu oyunu kaydetme özelliğini de pek tabii ki sunuyor.
Grafik ve ses olarak ise pek bir büyük değişikler sunmaktan uzak kalıyor oyun. Çözünürlük artırılarak daha hoş bir görüntü sunulmuş ve haritanın ekranda görünen kısımları artmış. Ayrıca birliklerin grafikleri de yapılan araştırmalarla ve kültüre bağlı olarak değişiyor. Fakat bu değişikler Avrupa’daki ülkeler arasında pek çeşitli değil. Seslerdeki kalite artırılsa da, hâlâ rahatsız edici ve kendini tekrar etmekten kurtulamamış.
II. oyun her ne kadar I. oyundan tam sıyrılamamış olarak görülse de, hem seriye aşina olan hem de seriye yeni başlayanların ilgisi çabucak çekti ve I. oyunun başarısını öyle ya da böyle devam ettirdi. Europa Universalis serinin başarısı Victoria, Crusader Kings ve Hearts of Iron serilerinin de doğmasını ve Paradox Interactive oyun dünyasında mütevazi bir şöhret sağladı.
Europa Universalis III
İkinci oyunun ardından Europa Universalis serisi bir süre uzun bir süreliğine rafa kaldırıldı. Firmanın ilk oyunu olan Europa Universalis I’in ve hemen onun ardından çıkan ikinci oyunu Europa Universalis II’nin başarısı firmaya hatırı sayılır bir ün kazandırmış, yeni oyunlar için de maddi gelir sağlamıştı. Hem ününü hem de ilk iki oyunun başarılı mekaniklerini kullanarak dünya tarihinin farklı dönemlerini konu alan oyunlar piyasaya sürdü firma. 2001-2007 yılları arasında “Hearts of Iron (2002)” “Victoria: An Empire Under the Sun(2003)” “Crusader Kings (2004)” “Hearts of Iron II(2005)” çıkışını yaptı.
2007 yılında ise oyuncuların uzun süren bekleyişi sona erdi ve Europa Universalis III raflardaki yerini aldı.
Serinin üçüncü oyununda serinin alışılagelmiş oynanış mekanikleri koruyor, fakat bu mekaniklerin hemen hemen hepsi elden geçirilmiş. Oyundaki bölge sayısı 1700’e kadar çıkartılarak fethedilecek, keşfedilecek daha çok toprak sunulmuş. Oyunun başlangıç tarihleri değişerek, İstanbul’un fetih tarihi olan 1453 ve Fransız devriminin başlangıcı 1789 tarihleri arasında 250’den fazla devleti kontrol edebilme imkanı veriyor oyun.Ayrıca bu tarihler arasında meydana gelen 8 önemli olay (Örneğin; Otuz Yıl Savaşları) oynanabilir senaryo olarak bulunmakta.
Serinin diğer oyunlarında olduğu gibi üçüncü oyunda da amacınız aynı : bir ülkeyi seçip onu istediğiniz gibi yönetmek… Büyük bir ordu kurup savaş meydanında gücünüzü kanıtlayabilir, diplomatik yolları kullanarak diğer ülkeleri kendinize bağlayabilir veyahut koloniler kurarak Yeni Dünya’nın hakimi olabilirsiniz. Ne yapacağınız tamamen sizin elinizde.
Oyun temellerinde birinci oyundan gelen mekanikleri kullansa da, eklenen birçok yeni mekanik ve halihazırda var olan mekaniklerin üstünden geçilmesi sayesinde oyun ilk iki oyunun klonu olmaktan kurtuluyor.
Yapılan büyük değişiklerden biri yapay zekanın geliştirilmesi olmuş. İlk iki oyunda gerçekleşen olaylar gerçek tarih ile paralellik gösterirken üçüncü oyunda alternatif tarihin hakkını vermiş oyun. Kimi oyununuzda Venedik’in kolonicilik yaptığını görebilir, kimi oyununuzda Afrika’daki devletlerin güçlenerek Avrupa’nın kapılarına dayandığına şahitlik edebilirsiniz… Böylece oyundaki monotonluk kırılarak, her oyununuzun daha özel bir hâl alması sağlanmış.
III. oyuna eklenen yeni özellikler ile ülkemizi istediğimiz gibi şekillendirmemizin önü açılmış. Bunlardan biri yönetim biçimleri ve yeni konseptleri. Yapılan değişikler ile bu sistem stratejik olarak daha derinleşmiş ve oynanışa artık çok daha fazla etki ediyor. Örneğin yönetim biçimi olarak monarşiyi seçmeniz kumar oynamanız anlamına geliyor. Getirileri yok değil fakat hükümdarınız ardında bir vâris bırakmadan ölmesi imparatorluğunuzu dağıtabilir hatta yıkılma noktasına kadar getirebilir. Tabi kraliyet evlilikleri sayesinde tek bir kurşun atmadan diğer ülkelerin topraklarına da el koyabilirsiniz…
Bir diğer yenilik ise “National Ideas” yani “Ulusal Fikirler”. İdari ilimlerde (government technology) ilerledikçe sahip olacağınız bu “fikirler” ülkenize birçok açıdan katkı sağlıyor.
Oyunun başlarında ekonominizi vergiler ve üretim gelirleri ile geliştirebilirsiniz, tabi ticaret yapmak da ayrı bir seçenek. Ülkelerin tüccarları “Ticaret Merkezlerinde” (Venedik veya Lübeck gibi tarihte de önemli ticari noktalar olan şehirler) daha iyi gelir elde etmek için birbirleri ile mücadele etmek zorunda. Tabi aslan payını ticari gücü daha yüksek olan ülkelerin tüccarları alacak.
Teknolojinin oyundaki önemi korunmuş, hatta bir adım öteye götürülmüş. İlk başlarda bunu pek hissedemeseniz de oyun ilerledikçe önemi daha iyi anlıyorsunuz. Teknolojide geri kalmanız, yeni askeri birliklerden, ticari, askeri veya teknoloji alanlarında avantajlar sağlayan yeni binalardan mahrum kalacağınız anlamına geliyor.
Teknolojide geri kalırsanız askerleriniz, sizden daha gelişmiş bir ülkenin birlikleri karşısında duramayabilir, ticaret merkezlerinizdeki payınız azabilir, kolonicilik yapamayabilirsiniz. Tabii Wolfgang A. Mozart gibi ünlü isimlerinde aralarında bulunduğu danışmanları sarayınıza alarak bazı avantajlar kazanmanız mümkün.
Europa Universalis ayrıca yeni bir casusluk sistemi ile çıkageliyor. Düşmanlarınıza karşı hamle yapmadan önce iki kere düşünmelisiniz. Önce düşünmeli ve olumlu/olumsuz sonuçlarına katlamanız gerekiyor.
Ülkenizin tüm birlikleri emrinize amade. Ordularınızın nereye, ne zaman gideceği ne yapacağı tamamen sizin elinizde. Maalesef, birlikleri saha doğrudan yönetme gibi bir imkanımız yok. Sadece dışarıdan izlemek ile yetiniyorsunuz. Fakat birliklerinizi stratejik noktalara yerleştirerek (dağ veya nehir kenarı gibi) ordularınızın bu bölgedeki avantajlardan yararlanmalarını sağlayabilirsiniz.
Bunların yanında başında bulundukları donanmaya veya kara ordusuna artılar veren generaller/amiraller atayabilirsiniz. Daha iyi komutanlar için yüksek bir “Askeri Geleneğinizin” (Army Tradition) olması şart. Bu özelliği yükseltmek için ise askeri binalar yapmalı, teknolojik olarak ilerlemelisiniz. Yani oyundaki neredeyse her şey birbirine bağlı.
Savaşları kazandınız, diplomasi masasında da ele geçirdiğiniz toprakları resmiyete döktünüz. Fakat bununla bitmiyor her şey. “Badboy” sistemi yüzünden istediğiniz gibi toprak alamıyorsunuz. Genişledikçe artan bu sistem felaketi de beraberinde getiriyor. Birçok dezavantaj ile karşılaşıyorsunuz hatta bu limiti çok aşarsanız kendinizi tüm komşularınız ile savaşırken bulabilirsiniz… Lakin merak etmeyin zamanla düşüyor “Badboy” puanınız.
Avrupa ülkeleri için önemli iki birlik var. Biri “Papalık” diğeri ise “Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu”. Papalık yarışına kardinallerinizi sokabilir, eğer Papa olurlarsa birçok avantajdan faydalanma imkanı bulabilirsiniz. Tabii katolik olmak zorundasınız. Oyunda belli bir noktadan sonra Reform Hareketleri baş gösteriyor ve tüm Avrupa’da bir kaos ortamı hakim oluyor. Burada tarafınızı seçmeniz tamamen size kalmış. Din yüzünden ayaklanacak insanları saymazsak…
Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğunda ise lider ülke olmak için yarışıyorsunuz. Eğer yönetimi ele geçirseniz yine birkaç avantajdan yararlanabilirsiniz. En büyük avantajı ise Kutsal Roma Cermen İmparatorluğunu birleştirebilmek…
Europa Universalis’de grafikler geliştirilerek daha iyi bir hâl almış. Öncelikle ekran görünen harita alanı daha genişlemiş. Lakin orduları yönetmek için hâlâ yakınlaşmanız gerekiyor. Ayrıca fiziki ve siyasi haritanın yanı sıra ticaret alanlarını, dinlerin etki alanlarını vs. gösteren haritalarda oyuna eklenmiş. Diğer oyunlar masaüstü oyun görünümde iken üçüncü oyuna yeni animasyonlar, yeni karakter tasarımları ve 3 boyutlu tasarımlar eklenerek daha iyi görmesi sağlanmış oyunun. Arayüz ise geliştirilerek daha çok ayrıntıya daha kolay ulaşma imkanı sunulmuş.
Müzikler ise daha dinamik bir hâl almış. Savaş ve barış dönemlerinde farklı müzikleri çalması ve müziklerin ülkelerin yer aldığı bölgelere göre değişmesi küçük fakat oldukça güzel ayrıntılar ayrıntılardan. Tabii atmosfere olan katkıları da göz ardı edilemez. Bunun dışında savaş meydanının sesleri, savaş ilanında veya barış anlaşması imzalandığında ve bunun gibi bazı olaylarda çıkan ses efektleri de oyunda bulunmakta. Bu ses efektleri oyun boyunca bir değişiklik göstermiyor fakat zaten belli bir vakitten sonra seslere alıştığınızda kimi zaman farkına bile varmıyorsunuz.
Her ne kadar seri uzun bir süreden beri ortada olmasa da çıkışı ile serinin eski hayranlarının yanı sıra birçok yeni oyuncuyu da kazanarak oyuncu kitlesini genişletti oyun. Oyuncular tarafından sevilmesinin yanı sıra eleştirmenler tarafından da fazlasıyla övüldü. Kısacası Europa Universalis 3’de serinin başarısını devam ettirdi.
Europa Universalis IV
Birliğini sağlayan Japonya her geçen gün Yeni Dünya’daki koloni ağını genişletirken, Avrupalı devletler Münih’e dayanan Türkleri Avrupa’dan atmak için var gücüyle uğraşıyor. Tüm bunlar olurken İspanya ise Rusya ile Hindistan’da egemenlik mücadelesi veriyordu. Bu yazdıklarımın tarihte yeri olmasa da, Europa Universalis IV oyunumda oluyor…Oyunun oynanış mantığı serinin diğer oyunları ile aynı olsa da, getirilen yenilikler ile işleyişi oldukça farklılaşmış.
Oyunda başlangıç tarihimiz bu sefer 1444, bitiş tarihi ise 1821. Bu tarihler arasında hüküm süren neredeyse her devleti yönetebilme şansına sahibiz. Oyunda 12 adet senaryo var. Bunlardan biri “Grand Campaign” adı verilen oyunu başında sonuna kadar oynayabileceğiniz senaryo. Bu senaryo genelde oynanan senaryo olsa da, çok fazla vakit istiyor. İsterseniz aynı keyfi verecek fakat daha az vakit isteyen diğer senaryo seçebilirsiniz. Bu oyunda da amacımızda ise farklılık yok. Yine istediğimiz bir ülkeyi seçip onu yönetmek. Kazanma koşulu da yok. Oynanış tamamen bizlere bırakılmış, yine…
İlerleyiş yine gerçek zamanlı. Tabi işler karıştığında oyunu durdurup, karmaşadan nasıl kurtulacağınızı düşünebilir, oyunun hızına yetişmek için biraz yavaşlatabilir veyahut hızlandırabilirsiniz.Oyunun bazı oynanış mekanikleri oynanışınızın biraz daha akla uygun olarak gelişmesi için tasarlanmış. Örneğin oyuna yeni eklenen rakip (rival) sistemi.
Ülkenizin gücüne bağlı olarak belirli ülkeleri kendinize rakip seçebiliyorsunuz. Bu ülkeler ile yaptığınız savaşlardan elde ettiğiniz kazançlarınız biraz daha fazla. Böylece oyun sizi rakip ülkeleriniz ile savaşmaya yönlendiriyor. Örneğin Rusya’yı ele alalım. İlk olarak İsveç ve Kırım gibi Rusya’nın gerçekte de mücadele ettiği devletleri seçiyorsunuz kendinize rakip olarak. Böylece Rusya’nızın ilerlemesi gerçeğe ve akla biraz daha uygun oluyor.
Ayrıca dünyayı fethinize engel olacak bir sistem de eklenmiş oyuna. “Aggressive Expansion” sistemi… Bu sistemi Europa Universalis III’deki “Badboy” sistemine benzetebiliriz. Oyunda anavatanınıza dahil olmayan ve savaşarak ele geçirdiğiniz her bölge bu puanı arttırıyor. Arttıkça müttefik bulmanız zorlaşıyor, diğer ülkeler size karşı koalisyona girebiliyor ve hatta gerekli görürlerse savaş açabiliyorlar. Oyuna eklenen mekanikler sizi yine farklı yolları kullanmaya teşvik ediyor. Askeri yolların size belli bir noktadan sonra yararı yerine zararı dokunmaya başladığını fark ettiğiniz de artık diplomatik yöntemlere başvurmanız gerektiğini anlıyorsunuz.
Oyunda diplomasinin önemli bir yeri var. Özellikle de oyunun başında askeri anlamda zayıf olan ülkeler için diplomasi hayati öneme sahip. Kraliyet evlilikleri kurarak diğer ülkelerin tahtlarında hak iddia edebilirsiniz, hatta eğer hükümdarsız kalırlarsa onları ülkenize katabilir, bir kurşun bile atmadan ülkenize toprak kazandırabilirsiniz. Onun dışında diğer ülkelere ile aranızı sıkı tutarsanız iyi ittifaklar kurabilir, güçsüz devletinizi birden dünya gücü yapabilirsiniz. Tabi bu ittifaklar size karşı da kurabilir, dikkatli olmalısınız.
Diplomasi kadar savaş da büyük öneme sahip. Hem karada hem de denizde yapılacak savaşlarda ordunuza doğrudan bir etkiniz olmasa da, ordularınızı yerleştirdiğiniz yerlere dikkat ederek onlara avantaj veya dezavantaj kazandırabilirsiniz. Ayrıca teknolojik gelişmenizde ordularınızı etkileyen bir diğer faktör.
Teknoloji de ilerledikçe yeni birimler açılıyor, ordu geleneğiniz artıyor… Ayrıca orduları etkileyen moral, disiplin ve ordunuzun başına attığınız komutanların özellikleri, savaş alanı ve lojistik desteğinizde savaşları gidişatında önemli yere sahip.
Ticaret sisteminin temelleri 3. oyun ile aynı kalsa da sistem üzerinde bazı değişiklerde yapılmış. Oyunda sahip olduğunuz gemiler, teknolojik gelişminiz, ulusal fikirleriniz ve inşaa ettiğiniz binalar ticaret üstünde etkiye sahipler. Yine tarihte önemli ticaret noktaları oyunlarda da bulunmakta. Bu noktaları elinizde tutuyorsanız inşaa ettiğiniz binalar ve teknolojik gelişiminiz ile önemlerini arttırabilirsiniz. Sahip olduğunuz tüccarları bu noktalara atayarak ister gelir elde edebilir isterseniz o noktalardaki ticari başka noktalara iletebilirsiniz. Böylece kendi ticaret ağınızı oluşturabilirsiniz.
Oyunda hükümdarınızın sahip olduğu özelliklere, ülkenizin durumuna ve ekranda beliren rastgele olaylara göre artan veya azalan birkaç puan bulunmakta. İdari, Diplomasi ve Askeri (Administrative, Diplomatic, Military) puanlarınızı fethettiğiniz toprakları kendi topraklarınız haline getirmek de, anlaşmalarda, komutan üretmekte ve teknolojide ilerlemek yeni binalar inşa etmek için kullanıyorsunuz. Bu puanları sarayınıza aldığınız danışmalar yardımıyla ile artırabilirsiniz.
Ayrıca ülkenizin bir de “Prestij”i var. Müttefiklerinizin savaş çağrılarına verdiğiniz yanıtlara göre olumlu veya olumsuz etkileniyor. Ülkenizdeki isyanların durumu istikrarınıza bağlı. Harcadığınız puanlara farklı durumlar olumlu veya olumsuz etkilese de birkaç İdari puandan vazgeçip İstikrarınızı yükseltebilirsiniz.
Oyundaki farklı yönetim biçimleri, farklı getirileri ve götürüleri var. Örneğin ülkeniz monarşi ile yönetiliyorsa vârisleriniz meşruluğu oldukça önemli. Eğer meşrululukları düşükse ülkeniz taht kavgaları ile çalkalanabilir veya isyanları teşvik edebilir.
Çoklu oyunculu oyunlardaki tek fark gerçek oyunculara karşı oynamanız. Yine istediğiniz ülkeyi seçip oyuna başlayabilirsiniz. Seçilmeyen ülkeler yapay zeka tarafından yönetilmeye devam ediyor. “Grand Campaign” gibi uzun senaryoları bir oturuşta bitirmenin çok zor olduğu için isterseniz oyunu kaydedip sonra devam etme imkanınızda var.
Oyunun grafikleri bir strateji oyunu için oldukça yeterli. Ayrıca arayüzde diğer oyunlara göre oldukça gelişmiş ve kullanması daha rahat bir hâl almış. Tüm bunların dışındaki oyundaki sesler oldukça iyi. Oynanışın temposuna göre değişen müzikler de keza öyle. Belli bir saatten sonra sıksa da isterseniz oyuna kendi müziklerinizi ekleyebilirsiniz.
Europa Universalis IV Paradox Interactive’in serinin diğer oyunlarında yaptığı gibi “ana kitleyi koru, üstüne yeni kitle ekle” politikasına göre tasarlanmış bir oyun. Ki bunu da başardı. Birçok eleştirmen tarafından övgü bombardımanına tutuldu. Eğer ne kadar oyunun eski hayranları oyunun biraz daha basitleşmesinden yakınsa da oyun hâlâ kendi çıtasını koruyor.
15 yıl boyunca 4 farklı oyunda binlerce bölge fethettik, onlarca barış anlaşması imzaladık, devlet hazinemizdeki dukalar uçsuz buçaksız bir hâl aldı. Her ne kadar ufukta yeni bir Europa Universalis gözükmese de, Paradox Interactive’in altın yumurtlayan tavuğunu keseceğini hiç sanmıyorum.