Crusader Kings III geliştirici günlüklerinde bu hafta savaş mekaniklerine dair bilgiler veriliyor.
Merhabalar.
Savaş… Savaş dediğin nedir ki? Belki hakkın olan toprakları alman için bir araç, belki sapkınları kılıçtan geçirmek için bir fırsat. Crusader Kings III geliştirici günlüklerinde bugün sizlere savaştan, daha net olmak gerekirse nasıl savaşacağınızdan bahsediyor olacağız. Savaş sebepleri gibi konularda çok fazla ayrıntıya girmemekle birlikte, oyunun halen geliştirilme aşamasında olduğunu ve burada bahsedilen şeylerin değişebileceğini hatırlatmak isterim.
İlk olarak orduların neyden oluştuğuna bakalım. Tıpkı Crusader Kings 2’deki gibi askeri gücünüzün büyük bir kısmını toplanan basit askerler (Levy) oluşturuyor, ancak CK2’den farklı olarak CK3’te bu basit askerler kendilerine has bir birim türüne sahipler. Bunları bir bakıma sizin emirlerinizi uygulamaya zorlanan köylüler gibi düşünebilirsiniz, çok yetenekli değiller ancak ordunuzun daha değerli birimleri için etten duvar görevi görebilirler.
Men-at-Arms adını verdiğimiz bu daha değerli birlikleri CK2’deki kalıcı ordular (Retinue) gibi düşünebilirsiniz. Farklı birim türlerine sahipler ve savaşta ne yapmaları gerektiği konusunda daha eğitimliler. Herkesin kullanabileceği bazı temel türler mevcut, örneğin Hafif Süvariler ve Ağır Piyadeler. Asıl ilgi çekici olanlar ise çeşitli kültürlere veya bölgelere has birim türleri. Bu birim türlerinin her birinin kendisine has istatistikleri bulunuyor. İstatistik demişken, her birimin takip etmeniz gereken 4 farklı özelliği var:
- Hasar– Bu tek bir askerin düşmana vereceği hasarı ifade ediyor.
- Dayanıklılık– Bir askerin alabileceği hasar miktarı.
- Takip – Geri çekilen birliğe verilebilecek hasar miktarı.
- Siper– Takip özelliğinin tam tersi, geri çekilirken asker kaybetmemenizi sağlıyor.
Elbette her birim türü eşit değil. Oyunun başlangıcında bazı birimlere erişebilirken, ilerledikçe bazı ek birimlerin açıldığını göreceksiniz. Bu yeni birimlerin kimisi mevcut birimlere benzer olup, daha spesifik bir araziye odaklanırken diğerleri mevcut birimlerin bir üst modeli gibi olacak. Bu durumda tabii ki daha zayıf versiyonlarına nazaran daha pahalı olacaklar.
Bu birim türleri ordunuzu içerisinde bulunduğunuz koşullara göre şekillendirebilmenizi sağlıyor. Eğer nerede ve kime karşı savaşacağınızı biliyorsanız, bu şekilde büyük avantajlar elde edebilirsiniz. Tepelik arazilerde mi savaşıyorsunuz? Okçulara ağırlık verin. Karşınızda çok sayıda süvari mi var? Mızraklıları kullanın. Düşman birimine karşı bariz avantaja sahip olması durumunda daha az sayıdaki ordunuzla kalabalık orduları yenebilirsiniz. Bir birim ‘counterlandığında’ muharebedeki etkisi büyük oranda azalıyor, Hasar değeri düşüyor. Eğer bir birim kendisinden sayıca daha kalablık bir başka birim tarafından ‘counterlanıyorsa’ bunun etkisi daha fazla oluyor. Elbette askerlerinizin tamamen kullanışsız hale gelmesini önlemek için Hasar değerinin ne kadar azalabileceğinin de bir limiti var.
Şimdi gelelim özel bir birim türüne: Kuşatma Silahları. Kuşatmalar ortaçağ savaşlarının olmazsa olmazı. Bu dönemden bahsederken kaleler kadar o kaleleri deviren kuşatmalardan da bahsetmek gerekir, bu sebeple kuşatmaları oyunda daha iyi yansıtmak istedik. Oyunda ilk olarak zayıf bir mancığına erişebileceksiniz, bu mancınıklar kuşatmaları daha hızlı bitirebilmenizi sağlayacak. Oyun ilerledikçe trebuşeler gibi daha ileri kuşatma silahlarına erişeceksiniz, onlar da kuşatmaları daha kolay hale getirecek.
Eşzamanlı olarak sahip olabileceğiniz Men-at-Arms birliklerinin bir limiti var, dolayısıyla hangi birimleri basacağınıza dikkat etmelisiniz.
Köylüler ve Men-at-Arms birlikleri savaşa sürebileceğiniz yegane askerler değiller. Hükümdar olarak emrinizde şövalyeler olacak, ülkenizde CK2’deki dövüş yeteneğinin karşılığı olan yüksek Kahramanlık seviyesine sahip karakterler savaşta rol üstlenebilecekler. Genellikle az sayıda bir şövalyeniz olsa da, zaman içerisinde şövalye sayısını ve onların etkisini yükseltebileceksiniz.
Son olarak komutanlar. Bir ordunun sadece tek bir komutanı olabilir, bu komutanın Askeriye yeteneği komutası altındaki birliklere etki eder. Oyunda kimi zaman direkt olarak muharebelere, kimi zaman arazi koşullarına etki eden çok sayıda komutan özelliği mevcut. Bunların yanı sıra muharebelerle alakalı olmayan ancak yine savaş esnasında faydalı özellikler de var, örneğin erzaklardan daha uzun süre yararlanılabilmesi gibi.
Orduları bitirdikten sonra, gelin muharebelerden bahsedelim. Muharebenin başlangıcında muharebe genişliği eşzamanlı olarak ne kadar birliğin birbiriyle çarpışabileceğini belirliyor. Bulunduğunuz arazi koşullarına göre savunana bağlı olarak belirlenen bu genişlik tahmin edeceğiniz üzere açık ve geniş arazilerde daha yüksekken, daha küçük ve zorlu arazilerde daha düşük. Örneğin kalabalık bir orduya geniş bir ovada saldırmadan evvel iki kere düşünmelisiniz.
Muharebenin en önemli kısmı Avantaj. Bu herhangi bir taraftaki birliklerin hasarını arttırma görevi görüyor. Muharebe başlandığında tüm avantaj kaynakları hesaba katılıyor: özellikler, araziler, binalar vesaire. Tabii en önemlisi komutanınızın askeriye yeteneği. Tüm bunlar hesaplandıktan sonra aradaki fark yüksek olan tarafa avantaj bonusu olarak yansıyor.
Mesela ordunuzun toplam avantajı 40, saldırdığı düşman ordusunun avantajı 10. Bu muharebe esnasında 30 avantaja sahip olacağınız anlamına geliyor, bu 30 avantaj da birliklerinizin daha fazla hasar vermesini sağlıyor.
Başlangıç avantajının dışında, komutanınız birkaç günde bir zar atarak avantajını yükseltmeye çalışıyor. Bu noktada çeşitli özellikler devreye giriyor, örneğin “Dikkatli Lider” özelliği atabileceğiniz maksimum zarı limitlerken, aynı zamanda atabileceğiniz en düşük zarı da limitliyor, böylelikle tabii ki çok yüksek zar atamıyorsunuz ancak ortalama olarak zarlarınızın daha yukarıda olmasını güvence altına alıyorsunuz. Zar atma meselesi muharebeleri biraz daha tahmin edilebirliğin dışına çıkartma görevi görüyor, ancak çok bir muharebenin kazananının zar atışıyla belirlenmesi gibi bir duruma çok nadir rastlayacaksınız.
Her gün muharebe hattında yer alan askerler düşman askerlere hasar veriyor. Bir asker “öldüğünde” ya kayıp olarak ya da kaçmış olarak sayılıyor. Kayıplar tahmin edeceğiniz üzere gerçekten ölen askerler ve zaman içerisinde yenilenmeleri gerek. Öte yandan kaçan askerler muharebe bittikten sonra orduya geri katılıyorlar. Taraflardan birinin asker sayısının sıfırlanması durumunda muharebe sona eriyor.
Muharebe kazanıldıktan sonra birkaç günlük bir “savaş sonrası” dönemi mevcut, bu dönem içerisinde muharebeyi kazanan taraf kaçan askerleri yakalama fırsatına sahip. Daha önce de bahsettiğimiz gibi asıl Men-at-Arms birliklerin kendisini göstereceği kısım burası. Yüksek Takip istatistiğine sahip birlikleriniz zaferinizden gerçek anlamda faydalanabilmenizi sağlayabilir. Ek olarak yüksek Siper istatistiğine sahipseniz kaçma esnasında daha az asker kaybedebilirsiniz. Muharebelerden kazanabileceğiniz savaş skorunun oldukça kısıtlı olduğunu unutmayın, bu da bizi kuşatmalara getiriyor.
Savaş skoru kazanmanın ve dolayısıyla savaşı kazanmanın ana yolu kuşatmalardan geçiyor. Geçtiğimiz hafta da bahsettiğimiz gibi, artık oyunda baronluklar birer bölge olarak yansıtılıyorlar. Elbette bir kontluğu ele geçirmek için tüm baronlukları kuşatmanız gerekmiyor, sadece sura sahip bölgeleri ele geçirmeniz yeterli. Kaleler ve Kontluk Başkentleri başlangıçta surlara sahipler. Bir kuşatmanın ne kadar zorlu olacağı kale seviyesine göre belirleniyor, bu kale seviyesi de çeşitli binalar ve etkilerle yükseltilebiliyor.
Her kale seviyesi kalenin düşmesi için aşılması gereken kuşatma sürecini arttırıyor. Her gün temel bir kuşatma ilerlemesi elde ediyorsunuz, kalenin içerisindeki garnizona nazaran çok daha fazla askere sahip olmak veya kuşatma silahlarına sahip olmak bu ilerlemeyi hızlandırıyor. Bu kalıcı ilerleme kuşatma esnasında değişime uğramıyor, bir sonraki hamlenizi planlamadan önce kuşatmanın maksimum ne kadar sürebileceğini görmenizi sağlıyor. Kuşatmalarda aynı zamanda belli aralıkarla gerçekleşen “kuşatma olayları” mevcut, bunlar bir süreliğine kuşatma ilerlemenizi hızlandırabiliyor veya tek seferlik bir kuşatma ilerlemesi sağlayabiliyor. “Surda gedik” olayıyla karşılaşmak için kuşatma silahlarına sahip olmanız gerekiyor, bu da kaleye taarruzda bulunabilmenizi sağlıyor. Bu oldukça riskli bir hareket, kuşatma ilerlemesi karşılığında asker kaybetmenize sebep oluyor.
Kuşatma esnasında saldırıya uğramanız durumunda muharebenin saldıran tarafı siz olarak görünüyorsunuz, bu da bölgedeki arazi koşullarından faydalanmanızı önlüyor. Bu durum kuşatmaları daha riskli hale getirirken, düşman gelmeden önce taarruz edip kaleyi düşürmeyi pahasına değebilecek bir hamle haline getiriyor.
Ordu hareket ettirmeye dair bir diğer bilgi, geçtiğimiz hafta da bahsettiğim üzere büyük nehirlerde geçiş için geçit yerleri bulunuyor. CK2’deki gibi dilediğiniz şekilde bu nehirlerde geçiş yapamıyorsunuz, bunun yerine ordunuzu geçirebileceğiniz müsait bir yer bulmanız lazım. Ancak dikkat edin, nehir geçişi esnasında saldırıya uğrarsanız tüm avantajınızı kaybediyorsunuz. Oyundaki arttırılmış geçilemez bölgelerle birlikte ‘avantaj elde etmek adına’ kullanabileceğiniz çok sayıda stratejik bölge mevcut.
CK2’de bir bölgeye girdiğinizde bir anda erzak limitini aştığınızı görüp asker kaybettiğiniz oldu mu? Meraklanmayın. Ordular artık yanlarında erzak taşıyorlar, eğer bulundukları baronluk harcadıklarından aşağıda bir ikmal seviyesine sahipse bu durumda taşıdıkları erzağı harcamaya başlıyorlar. Dolayısıyla birlik kaybetmeden bazı zorlu bölgelerden geçiş yapabiliyorsunuz. Eğer taşıdığınız erzak miktarı sıfırlanırsa bu sefer asker kaybetmeye başlıyorsunuz. Kontrol sahibi olduğunuz, ikmal seviyesi ordunuzun erzak ihtiyacından daha yüksek olan bir yerde bulunmanız durumunda ordunuzun taşıdığı erzak miktarı artış gösteriyor. Düşük ikmal bölgelerde ordunuz asker kaybetmese de, muharebelerde daha dezavantajlı konumda yer alıyorlar.
Orduları düşman topraklarının derinliklerine kadar kovalamanız kesinlikle önerilmez. Düşman tarafından kontrol edilen bir kontluğa girdiğinizde, eğer bu kontluk kıyıda değilse, ordunuz büyük bir yıpranma hasarı alıyor. Eğer kaybetmeyi göze aldığınız kalabalık bir orduya sahipseniz iş başka.
Açıkçası bu günlük beklediğimden daha uzun sürdü, umuyorum ki Crusader Kings 3’te savaş mekaniklerinin nasıl olacağına dair yeteri kadar bilgi verebilmişimdir.
merhaba birliğimin bir kısmı savaşı kaybettiklerinde otomatik olarak geri çekiliyorlar yani ana üsse dönüyorlar ama nedense bug mıdır bilmiyorum ama o askerleri geri terhis edemiyorum ve varacakları yere 92 yılda varıyorlar nedenini biliyor musunuz
Evet. Birimlerin kalıcı şekilde geri çekildiği bir bug olduğu raporlanmış ancak bu yeni değil. Son sürümlerde bu olay düzeltilmiş olabilir. Güncel sürümde oynadığınızdan emin olun. Ayrıca oyunu açıp kapatmayı da deneyebilirsiniz. Bunlara rağmen düzelmezse sonraki yamalarda düzeltilmesini beklemekten başka çare yok gibi görünüyor.