Company of Heroes 3 geliştirici günlüklerinde bu yazıda hikaye anlatımına dair bilgiler veriliyor.
Merhabalar, ben Philip Harris, Company of Heroes 3’te Hikaye Şefiyim. Bu yazıda sizlere tek oyunculu modda hikaye olarak neleri hedeflediğimizden bahsedeceğim.
Company of Heroes 3’ün hikaye tasarımı hem tek oyunculu modu, hem de çok oyunculu modu daha canlı ve çekici hale getirmeyi amaçlıyor. Company of Heroes her zaman zorlu şartlarda sıradan insanların hikayelerine odaklanan bir oyun oldu. Serinin üçüncü oyununda İkinci Dünya Savaşının Akdeniz cephesinden farklı hikayeleri size yansıtıyor olacağız.
Hikaye anlatımının ne kadar önemli olduğunun farkındayız, bu sebeple İkinci Dünya Savaşında uzmanlaşmış tarihçilerle, kültürel hassasiyetleri de göz önünde bulundurarak bir çalışma gerçekleştiriyoruz. Company of Heroes için tarih her zaman arka fon görevi gördü, öncelikli olarak insan hikayelerine, fedakarlığa ve cesarete odaklandık. Sürekli bir şekilde bu yaklaşımı oyuncular açısından daha iyi kurgulamanın farklı yollarını arıyoruz.
Oyunlarda hikaye anlatımı oldukça güçlü bir araç. Oyuncular bu şekilde tarihteki kahramanlık anlarına veya tam tersi korku dolu anlara tanıklık edebilir. Bu raddede olayların nasıl geliştiğini daha net bir şekilde açıklamak ve hikayeyi daha kapsamlı ele almak istiyoruz. Önceliğimiz oyunculara tarih dersi vermek değil, bu olaylara dair merakınızı uyandırmak ve olabildiğince aslına uygun ve saygılı bir şekilde bu hikayeleri size anlatmak.
Tek Oyunculu Moda Giriş
Yeni atanmış bir komutan olarak Müttefik güçlerini “Avrupa’nın zayıf karnına” yönlendirmekle görevlisiniz. İtalya’nın işgalinin nispeten kolay olacağı ancak savaştaki etkisinin çok büyük olabileceği söyleniyor. En azından teoride öyle.
İtalya işgali zorlu bir RTS muharebesiyle başlıyor, burada doyurucu bir zafer alıp kontrolü ele geçiriyorsunuz. Anlaşılan FDR ve Churchill doğruyu söylüyormuş. İlerlemek için kendinizi hazır hissediyorsunuz fakat bir terslik var. İngiliz ve Amerikan generaller Messina’ya ilk kimin ulaşacağı konusunda rekabet ederken adeta birbirlerine düşman generali gibi davranıyorlar.
Messina’ya olan yarış sadece Amerikan ve İngiliz güçleri arasında rekabete sebep olmakla kalmıyor, aynı zamanda ciddi miktarda düşman kuvvetinin ana karaya kaçabilmesine olanak tanıyor. Bu esnada İtalya Mihver’e ihanet ederek Müttefiklere teslim oluyor. Alman güçleri Güney İtalya’ya inerek adeta kıyım gerçekleştiriyorlar.
İşler bir anda hiç de beklemediğiniz bir hal alıyor, emin ve güvenli adımlarla İtalya’yı işgal planı artık sadece bir hayalden ibaret.
Müşterek birlikleri komuta etmek sadece kendi birliklerinize güvenerek olacak bir iş değil. İtalya’nın Müttefiklerin kontrolü altında olmasını istiyorsanız bir yandan Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin koordine bir şekilde hareket etmesini sağlarken, diğer yandan da aralarındaki rekabeti dizginlemenin yollarını aramalısınız. Tüm bu kargaşanın içinde yeni atanmış bir komutan, yerel direnişle ittifak olunabileceğini söylüyor.
Mihvere Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin birlikte hareket ettiklerinde neler yapabileceklerini gösterebilecek misiniz?