At the Gates geliştirici günlüklerinde 4. günlüğün konusu asimetri, ülkeler ve zafer koşulları.
At the Gates için çıkış öncesi kaleme alınmış geliştirici günlüklerinin dördüncüsüne hoş geldiniz. Bu haftanın konusu asimetri.
Rogue Benzeri Asimetri
At the Gates ile geçmişteki 4X strateji oyunları arasındaki en büyük farklardan birisi At the Gates’in asimetrik singleplayer yaklaşımı izlemesi. Rogue benzeri oyunlarda da olduğu gibi her oyununuz oyundaki arazi koşulları, iklim, kaynaklar ve klanlar neticesinde farklı bir zorluğa sahip olacak. Bu oyun öngörülebilir ve ezbere bir biçimde başlangıç hamleleri yapabileceğiniz bir oyun değil. Bulunduğunuz koşullara göre stratejinizde farklılıklar yapmanız gerekecek, kimi zaman dümdüz başlangıcınızın “adil olmadığını” dahi düşünebilirsiniz. Bu özellik At the Gates’in “herkese uyan” bir oyun olmadığı anlamına geliyor, ancak hedefimiz “herkese uyan” bir oyun yapmak değil, ortaya yeni bir iş çıkartmaktı.
Ancak buna rağmen oyunda açtığınız ilk oyunların nispeten daha orta seviyede olmamasını sağladık, böylelikle yeni oyuncular şanssız bir biçimde çok zor şartlarda başlamadan oyunu tanıyabilecek. Bu kademeden sonra bu durum ortadan kalkıyor ve neyle karşılaşacağınızı bilmeniz mümkün değil. Bu durum her yeni oyunun heyecan verici olmasını, oyunun tekrar tekrar oynanabilirliğe sahip olmasını sağlıyor. Her oyun birbirinden farklı ve bu farklı koşullar beraberinde farklı stratejilere ihtiyaç duymanızı sağlıyor.
Bunu başarabilmemiz için oyundaki olası bir multiplayer modun feda etmemiz gerekti. Eğer multiplayer modu olan bir oyun yapmak istiyorsanız tüm oyuncuların eşit kazanma şansının olduğu, simetrik başlangıçlı bir oyun yapmanız gerekiyor. Strateji oyunlarını multiplayer oynamak çok eğlenceli olabilir, ancak oyun tasarımınızı kısıtlayan bir şey olduğu tartışılmaz bir gerçek.
Tabi teoride her biri o mod için ayrıca optimize edilmiş 2 farklı seçenek oluşturmanız mümkün olabilir, ancak ne yazık ki gerçek dünyada bu o kadar kolay değil. Bir oyuncu altın madeninin yanında başlarken diğer oyuncunun Grönland’da başlaması multiplayerda can sıkıcı bir görüntü olurken, singleplayerda oyunu oynama sebebiniz olabilecek bir durum. “Asimetrik ancak dengeli” başlangıçlar veya ülkeler tasarlamanız muhtemel, ancak bu durum ciddi oranda tasarım vakti ve dengeleme gerektiriyor.
Tüm bunları sadece multiplayer sisteminin çalışması için yapılması gereken çalışmayla birleştirdiğinizde oyuna multiplayer modu eklememeyi daha isabetli bulduk. Gelecekteki oyunlarda belki daha farklı bir rota izlenebilir ancak At the Gates’in sadece singleplayer modunun olmasını doğru bir hamle olarak yorumluyoruz.
Ülkeler
At the Gates’in başta Binding of Isaac olmak üzere Rogue benzeri oyunlardan aldığı bir diğer unsur ülkelerin işleyişi. BoI’de oyuna tek bir karakterle başlayıp oynadıkça yeni unsurları açıyorsunuz. Başlangıçtaki karakteriniz oldukça basit ve beraberinde sade bir oynanış sunarken diğer açılan karakterler birçok yönden farklı alanlara yöneliyorlar. Bu yaklaşım At the Gates’in halihazırdaki tekrar tekrar oynanabilirlik avantajını güçlendiriyor. Tabi oyun Gotlar etrafında tasarlandığı için her zaman onlarla oynamak isteyebilirsiniz, öte yandan Attila oyuna güçlü atlı okçu birimleriyle başlıyor ve bina sahibi olamıyor.
At the Gates’te yeni uygarlıkları açabilmenizin yolu diğer uygarlıkların başkentini fethetmek veya onlarla müttefik olmak. Müttefik olmak şimdilik oldukça zor, ancak gelecekteki yamalarla diplomasi mekaniklerini güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Bu durum yine BoI’de beğendiğimiz “anlam içeren başarımlar” duygusunu oluşturuyor.
Zafer Koşulları
At the Gates’te oyunu kazanmanızın 2 yolu var: Batı veya Doğu Roma’nın başkentini fethetmek veya Roma’ya 5 klanı yeni Roma Lejyonları olarak gönderip İmparator olmak. Başkent fethetmek tahmin edebileceğiniz gibi askeri yollarla elde edebileceğiniz bir zafer türüyken, ikinci seçenek ekonomik yollarla elde ediliyor.
Oyunun geri kalanı için de geçerli olduğu üzere her oyunda bu zafer koşullarının da zorluğu değişiklik gösteriyor, eğer oyuna İmparatorluktan çok uzakta bir yerde başlarsanız ekonomik zafer almanız, yüzlerce kilometrelik uzaklığı katedip başkent fethetmenize nazaran çok daha kolay olacak.
Burada bahsedilmesi gereken bir diğer unsur At the Gates’in diğer 4X oyunları gibi “yarış” tabanlı olmaması. Diğer uygarlıklarla yarış halinde değilsiniz, komşularınızın bazıları belki de sizin hiç ulaşamayacağınız bir güçte oyuna başlayacaklar. At the Gates nispeten biraz daha Paradox oyunlarını anımsatıyor, yapmanız gereken şey içerisinde bulunduğunuz dalgalı sularda geminizi stratejiler oluşturarak yönlendirmek. Komşularınız her zaman savaş alanında zekice hareket etmeyebilir, ancak Romalılar sizden yardım istediğinde bunu değerlendirmeniz yararınıza olacaktır.